Avrupa Birliği Ders Notları – Ünite 1

Admin
Ekim 8, 2017

M.Ö. VIII. yüzyıldan itibaren, Latin ve Cermen etkisinde bulunan bölge için Avrupa tabiri kullanılmaya başlanmıştır.

Charlemagne döneminde Avrupa tabiri, Doğu Roma (Bizans) ve İslam hakimiyetinde olmayan kıta topraklarını tanımlamak için kullanılır olmuştur.

Dante, Pierre Dubois sonrasında 17. ve 18. yüzyıllarda William Penn, Abbe de Saint Pierre Hristiyan devletler arasında bir üst örgütlenmeyi önermektedir.

Jean Jacques Rousseau ve Alman düşünür Immanuel Kant, ünlü Fransız romancı Victor Hugo da devletler arasında Avrupa Birleşik Devletleri kurulması fikrini ileri sürmüştür.

Birinci ve ikinci Dünya Savaşı arasındaki dönemde bütünleşme girişimlerinin en önemli örneği Kont Richard Coudenho ve Kalergi’nin PanAvrupa girişimidir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyan federalist Altiero Spinelli tarafından gerçekleştirilen girişimler de dönemin en dikkate değer bütünleşme hareketlerindendir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem bütünleşme hareketlerinin en yoğun şekilde görüldüğü dönemdir. Bir başka deyişle, bu dönem federalizmi savunan kesimlerin ve özellikle de hükümet dışı kuruluşların etkinliklerini artırdığı bir dönemdir.

1946 yılında Zürih Üniversitesinde yaptığı ünlü konuşmada Winston Churchill, Sovyet tehlikesinin bertaraf edilebilmesi için Fransa ve Almanya öncülüğünde bir Avrupa Birleşik Devletleri oluşturulması fikrini vurgulamıştır.

1948 yılında toplanan Avrupa Kongresi 1949 yılında Avrupa Konseyinin kurulmasına giden yolu açacak önemli bir aşamadır.

1945 yılında sona eren savaş, Avrupa’da çok ciddi bir sosyal, ekonomik ve siyasi yıkıma yol açmıştır. Bu dönemde ABD’nin Avrupa bütünleşmesine kayda değer bir etkisi olduğu görülmektedir.

Almanya’nın yeniden bir savaşa sebebiyet vermemesi için gerekli siyasi ve ekonomik önlemlerin alınması, savaş sonrasının en önemli gündem maddelerinden biridir.

Özellikle Fransa’nın Almanya’nın yeniden güçlenmesinden duyduğu korku ve Almanya’nın zengin kömür ve çelik yataklarına ilişkin düzenlemelerin taşıdığı önem Avrupa’nın ne şekilde bir arada tutulabileceğine ilişkin planların geliştirilmesine neden olmuştur.

Fransa Ekonomik Planlama Kurulu Başkanı Jean Monnet’nin Planı, Fransız ekonomisinin kalkınması için ABD yardımlarına giden yolu açmış, Almanya sorununun çözümlenmesi, bir başka deyişle zengin kömür ve çelik yataklarının denetlenmesi için öneriler ise Schuman Planı’nın ana fikrini oluşturmuştur.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa bütünleşme girişimlerinde ABD’nin etkisi büyüktür. Soğuk Savaş koşullarında SSCB ilerlemesinin durdurulması gereği, ABD’nin Avrupa bütünleşmesine desteğinin temel sebebidir.

Ekonomik koşullara SSCB’den duyulan tehdit de eklenince ABD somut girişimlerle Avrupa bütünleşmesini hızlandırıcı etki yapmıştır. Bunlardan biri 1947 yılında ABD’nin komünist tehlikesi altında bulunan Türkiye ve Yunanistan’a 400 milyon dolarlık askerî yardım yapacağını açıkladığı Truman Doktrini’dir. Truman Doktrini’nden sonra, ABD’nin Avrupa’yı güçlendirme çabalarının ekonomik ayağı Marshall Planı ile sağlanmıştır.

Avrupa devletlerinin bütünleşme için ilk somut adımları 1950’lerin başında başlamıştır.

Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Fransız iş adamı ve siyasetçi Jean Monnet’nin hazırladığı ve 9 Mayıs 1950 tarihinde açıkladığı kendi adıyla anılan Schuman Bildirisi’nde; Avrupa’da barışın ancak iki tarihi düşman Fransa ve Almanya’nın yakınlaşması ile gerçekleşebileceğini belirtmiştir.

Bu doğrultuda, Schuman Bildirisi’nde, ikinci Dünya Savaşı’nın temel ham maddeleri ve Fransa ve Almanya’nın sanayilerinin temeli olan kömür ve çelik üretiminin bir üst otorite tarafından yönetilmesi öngörülmüştür.

Soğuk Savaş dönemine girilmesiyle birlikte, SSCB’den giderek artan bir tehdit algılayan ABD, Almanya’nın yeniden güçlendirilmesinin, SSCB’ye karşı Avrupa’nın güvenliği için hayati önem taşıdığı düşüncesi ile Plan’a destek vermiştir.

Schuman Bildirisi, 18 Nisan 1951 tarihinde imzalanan ve 23 Temmuz 1952 tarihinde yürürlüğe giren Paris Antlaşması ile kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’na (AKÇT) giden yolu açmıştır. Antlaşma 50 yıl geçerli olacak şekilde düzenlenmiştir.

Sektörel bütünleşmenin ilk örneği sayılan AKÇT’ye Fransa ve Almanya dışında italya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg katılmıştır.

Bütünleşme hareketinin AKÇT sonrası ekonomik alanda en önemli adımı 25 Mart 1957 tarihinde Roma’da Fransa, İtalya, Almanya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg arasında imzalanan Roma Antlaşmaları (Rome Treaties) ile atılmıştır.

Roma Antlaşmaları kapsamında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET European Economic Community) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (AAET European Atomic Energy Community Euratom) kurulmuştur.

1965 yılında imzalanan ve 1967 yılında yürürlüğe giren Füzyon Antlaşması ile AKÇT, AET ve AAET’nin asli organları (Konsey ve Komisyon) birleştirilmiştir. Bu gelişme ile bu üç topluluk “Avrupa Toplulukları” olarak adlandırılmaya başlanmıştır.

AET, üyeleri arasında Gümrük Birliği ve Ortak Pazar oluşturulmasını öngören kapsamlı bir ekonomik bütünleşme oluşturmakta ve Anlaşma’da tarım, ulaştırma, rekabet politikaları ile sosyal politikaya ilişkin kapsamlı düzenlemeler de yer almaktadır. AAET ise enerji ve nükleer teknolojinin barışçıl amaçlarla kullanılabilmesi için iş birliğinin geliştirilmesi konusunda düzenlemeler getirmiştir. Roma Antlaşmaları 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Avrupa bütünleşmesinin en önemli teorik arka planı olarak kabul edilen yeni işlevselcilik teorisi Ernst B. Haas tarafından geliştirilmştir. Teoriye göre bir politika alanında başlayan iş birliği ve bütünleşme, birbirleriyle yakın ilişkileri nedeniyle diğer politika alanlarına yayılabilecektir. 1950 ve 60’lı yıllarda popüler olan teori, Birlik’in kurucuları Jean Monnet ve Robert Schuman’ın görüşlerini yansıtması bakımından da önemlidir. Supranasyonal bir yapıyı öngören teori; 1960’lı yılların ortalarından itibaren bütünleşme hareketindeki gelişmeleri öngöremediği yönünde eleştirilere uğramıştır.

Güz Dönem Sonu Sınavı
08.01.2022
0
Gün
0
Saat
0
Dakika
0
Saniye

Üye OlŞifremi Unuttum